Evden kaçmıştır Fatmacuk. 1930 lu yıllar. Üç yaşındaki oğlu Yaşar’ı geride bırakarak kaçmıştır. Gözleri kan çanağı. Yüreği çarpıyor, çok hızlı. Eli ayağı birbirine dolaşıyor. Zaten içe içe basan ayakları aceleden birbirine dolanacak gibi görünüyor.

   “Hüseyin görmesin, çarşıdan geçmeyeyim, arka sokaklardan gideyim.”  “Hah, Memet ’de orada” Koştu Fatmacuk. Ayağı taşa takıldı, tökezledi. ”Neyse düşmedim ,“Sevindi.

     Memet sımsıkı sarıldı Fatmacuk’a. ”Deyzemm. ”Memet ablasının oğlu Fatmacuk’un. Telli Hanım anası, Yörükler köyünde. Fatmacuk’la yeğen Memet  Yörükler’e  doğru yöneldiler.Yarı koşarak, yarı yürüyerek köye vardılar.

     Abla Telli Hanım koşarak karşıladı talihsiz kardeşini. Sarıldı, sarıldı.”Gız ne oldu sana, he?” “Dayanamıyorum artık aba!” diyerek yere yığıldı Fatmacuk.

     Bıkmış,  usanmıştı. Kuma çok üzüyordu. Hüseyin’i almıştı ondan. Bir gece Eziyme ile, bir gece  Fatmacuk’la  yatıyordu Hüseyin. Kendine göre Fatmacuk’u da seviyordu, kırmıyordu. Sıra Fatmacuk’a geldiğinde,  daha yatağa girmeden Eziyme kapının eşiğine mangalı ile çöküyor; elindeki demirle mangalı sabaha kadar sesli sesli karıştırıyor, ne kendi uyuyor, ne de onları uyutuyordu.

    Hâlbuki Fatmacuk ne hayallerle geliyordu yatağa. Hüseyin onu sevsin, okşasın, sarılsın, bağrına bassın, öpsün istiyordu. Ama ne mümkün?  “Eziyme ah Eziyme ”Sanki Fatmacuk kuma gelmiş eve.

    Ertesi gün daha da kötü. Eziyme’de bir surat bir surat. Hüseyin erkenden kahveye kaçıp kurtuluyordu. Ama Fatmacuk, ah Fatmacuk. Ne yapsın. İşe güce vuruyordu kendini. Evde yemek, bulaşık, derede çamaşır, sonra koş tarlaya. Hava kararırken dön eve. Yemek yenecek, fakirlik diz boyu.

    Yaşar var evde. Anam diye sarılıyor Fatmacuk’a. Çok güzeldir Yaşar. Sarışın, ela gözlü. İyi beslenemiyor o. Fatmacuk ’un sütü de yok ki. Çok seviyor anası Yaşar’ı. O da anasını. Az ayrı kalsalar özlüyorlar birbirlerini. Fatmacuk Hüsniye’yi de özlüyor, ölen yavrusu Zeynep’i de.

       Ama artık sabredemiyor Fatmacuk. Kaçmıştır evden. Geride üç yaşında Yaşar’ı bırakmıştır. Düşündükçe burnunun direkleri sızlamakta. Telli abla ”iyi ettin, iyi ki kaçtın ”der. Fatmacuk sesli ağlamakta, Yaşar, Yaşar diye inlemekte. Sonra düşünür, Eziyme bakar Yaşar’a diye avutur kendini.

      Yeğen Memet İstanbul’da Çam Ailesinin evinde aşçılık yapmaktadır. Gençtir, iyi bir iş bulmuştur. Aile onu sevmektedir. Fatmacuk’u yanında götürmek ister. “Yeter çektiklerin” der. Fatmacuk hıçkırarak sorar. ”Yaşar, Yaşar ne olacak? Yaşar kaldı orada.”

      Memet acır, teyzesine. Ama yapacak bir şey yoktur.

      İstanbul. Fatmacuk için yeni bir hayattır İstanbul. Neresidir burası? Koca koca camiler. “Deniz” derler, Fatmacuk’un köyündeki dereye benzemez hiç. Çok ama çok şaşkındır Fatmacuk. Hele denizin üzerinde yüzen sandallar… İçinde insanlar da var. Otomobilleri görür. Daha da şaşırır. Ne kadar da kalabalık. Evler de çok güzel. İnsanlar farklı giyinmişler. Çam ailesinin evine varırlar. Evin eşyaları bildiğinden ne kadar da farklıdır. Tavanda elektrik lambalarını görür. Gözlerini alamaz bir süre. Fatmacuk aşçı yeğenine yardım edecektir. Karın tokluğuna.