
Mengen 1919.Babadan dededen kalan köhne evde bir bebek doğar. 15 yaşındaki Hüseyin baba olmuştur. Kendisi çocuk daha. Pek ilgilenmez bebekle. Aklı başka yerlerde. Arkadaşları ile gezinse ya da kahveye gitse…
İki abi askerde. Baba ve büyük abinin şehit haberi gelmiş. Komşuların baskısı ile abla dediği yengeye nikâh yapmış. Hiç içine sinmemiş. Hüsniye küçük cılız bir bebek. Annesi tarlaya gidiyor, yemek yapıyor, bulaşık yıkıyor, çamaşır yıkıyor. Hüsniye hep annesinin sırtında.
Fatmacuk çok çalışkan. Her işe koşuyor. Hüseyin’i de çok seviyor. El üstünde tutuyor.
Bebek büyümekte yavaş yavaş. İşin gücün arasında yürüyor, koşuyor. Sırttan inmiş artık. Anasının eteğinden tutan küçük kız.
Buba buba diye sesleniyor ama Hüseyin görmüyor onu. Sevgisiz ortamda büyüyen Hüseyin’de sevgi yok ki. Fatmacuk ne kadar sevgi gösterse de Hüseyin aldırmıyor. Bacaklarına sarılan Hüsniye’yi zaten görmüyor.
İlkokula gidiyor Hüsniye.1,2,3. Sınıflar bitiyor okul. O zaman ilkokul üç yıl. Evde anasının yardımcısı artık. Bir de kız kardeşi olmuş. Adı Zeynep.. Hüsniye tarlaya da gidiyor, evdeki işleri de yapıyor. Hüseyin küçük çerçi tablasında çorap, havlu, iç çamaşırı, mendil satıyor.
Derken Hüsniye’nin hamaratlığı ilgi çekiyor. Dünürcü geliyor. 12 yaşında Hüsniye. Damat adayı 25 yaşında koca adam. Karısı ölmüş doğumda.
Hüseyin çok mutlu. Kızı evleniyor. Varlığını hiçbir zaman hissetmediği kızı ona para kazandıracak.
Hüsniye korkuyor. Evden ayrılmak ürkütüyor onu. Kardeşleri Zeynep ve küçücük Yaşar’dan ayrılmayı istemiyor. Hele anasından hiç. Evlilik nedir? İstemiyor. Anasına sarılmak istiyor.
Bu arada Hüseyin Fatmacuk’a bir kuma getirmiş. Fatmacuk üzgün, karalar bağlamış adeta. Bir de kızının gelin olması tuz biber ekiyor yarasına. Ama onu kim dinler?
Hüsniye gelin olur, Hüseyin mutludur. Taş attı da kolu mu ağrıdı sanki.
Hüsniye gelin olmuştur, süslü elbiseler içinde. Pırıl pırıl. Başında kırmızı süslü bir duvak örtülüdür. Belinde kalın kuşak. Başında fes. Fesin alın kısmında küçük altınlar var. Ama çocuk Hüsniye çok korkuyor. Düğün bitmiş, damat Hasan gelmiştir yanına.
Hüsniye titremektedir. Elleri morarmıştır. Dişleri birbirine çarpmakta. Kalbi küt küt küt.
Hasan yaklaşır. Duvağı açar. Çocuk gelini görür, utanır. Hüsniye ona çok korkan gözlerle bakmıştır. Yatıştırmak ister. Başına doğru uzanır eli. Hüsniye’nin başı ok gibi yana kaçar. Yine de yüz görümlüğünü takar. İyi kalplidir o. Halden anlar. Üzerini değiştirip, namazını kılar.
Hasan yatağa uzanır. Hüsniye’ye seslenir. ”Sen de geceliğini giy ve yat der.” Korkma sana ilişmem.”
Hüsniye Allaha şükreder. Hasan’a minnetle bakar.
Bir yanıt yazın