GÜLER’İN ANILARI

Beden Eğitimi Dersi. Ders değil, kabus sanki. Geçmişi düşününce sanki bütün hafta tüm dersler Beden Eğitimi dersiymiş gibi geliyor Güler’e. Orta birinci sınıfta Bolu Lisesi’ndeydi . Beden Eğitimi dersi mutlaka vardı orada da . Ama sanki hiç yaşanmamıştı Güler’in hayatında.

On yaşında çok önemli bir hastalık geçirmişti ya. Hastalık kol bacak ve bel sinirlerinde harabiyet bırakmıştı. Bu şartlarda Öğretmen okulunda okutulmaması gerekiyordu. Babası işte bunu düşünememişti. Çünkü eski öğretmen okullarının en önemli üç dersi Beden, Müzik ve Resimdi.

Babası kendince sorunları konuşarak , çözerim diyen insanlardandı. Kızını öğretmen okuluna verince Beden Eğitimi öğretmeninin karşısına geçip, hastalık hakkında bilgi vermişti. Anlayış beklediğini ifade eden cümle ile sözlerine son vermişti.”Hocam sizin de çocuğunuz var.”

Öğretmen Gülsen Hanım genç ve güzel bir hanımefendiydi. Kendisinden beklenmeyen bir tepki verdi.”Ne demek istiyorsunuz beyefendi? Benim çocuğumda mı hasta olsun?” Sonra yürüdü gitti.

Sonra ne mi oldu? Neler olmadı ki ? Kabus başladı. Öğretmen sınıfa gelip, Güler’le tanıştı. Şimdi doğruya doğru. Ona hiç kötü davranmadı. Ama sınıfta Güler hiç yoktu. Hiç ilgilenilmeyen ,başarılı olmadığı için zayıf not verilen, başarması için hiç yardım edilmeyen bir çocuk.

Bazı Beden eğitimi derslerinde eski stadyum olan okulun yan tarafında yer alan arazide öğretmen , öğrencilere koşu yaptırırdı. Güzel ve yararlı . Ama Güler’in kendini aşağılanmış hissettiği bir olay. Tüm sınıf ikinci üçüncü turda ama Güler birinci turda. Nefesi tıkanıyor, koşamıyor . Öğretmen kayıtsız, görmezden geliyor. Yirmi beş yaşındayken Güler, neden koşamadığını öğreniyor . Kalbi doğuştan delikmiş.

19 Mayıs hareketlerine hiç çıkamadı Güler . Aşağılanmış hissediyordu. Gülsen Hanım , belki bayram merasimlerine de çıkarmazdı ama hasbelkader bando takımına seçilmişti Güler. Bayram merasimlerine böylece hep katıldı.Şimdilerde onu bandoya seçen müzik öğretmeni Şenel beyi rahmetle anıyor.

Güler ,yatılı okula verildiği için ailesine içinden çok kırgındı. Bunu sesli olarak ifade etmesi ise belki on beş belki yirmi yıl sonra oldu. Orta üçüncü sınıfta ve lise kısım birinci sınıfta (okul 4.sınıf diyordu) hiç ders çalışmadı, hiç. Sadece tek bir dersi çalışıyordu, sadece ve sadece Beden Eğitimi.

4. sınıfta eve dokuz zayıfla gitmişti de babası kendi saçını başını yolacak duruma gelmişti.Hoş , biraz da keldi, hangi saçı yolacaktı? Anne dokuz zayıfı görünce birden olayı kavradı. Çocuk kırılmıştı ve ders çalışmıyordu. Kızına şubat tatili boyunca çok iyi davrandı. Çok sevgi gösterdi.

Şubat tatilinde evde düz takla ,ters takla, amuda kalkma çalıştı Güler.İşin ilginç yanı bu derslere 65-70 yaşları civarında olan baba annesi de çok büyük hevesle katıldı. Birlikte çalıştılar. Baba anne çok yetenekliydi.

Çocuk tatildeki anne sevgisinin etkisi ile okula dönünce zayıfların bazılarını hedef aldı, çalıştı. En çok Beden Eğitimine çalıştı tabii. Zayıfların üçünü kurtardı. Kaldı altı zayıf. Fizik dersi olmuyor bir türlü. Sınıfa bir baktı, bazıları yazılı öncesi, Güler’in yakından tanıdığı küçük kağıtları hazırlıyorlar. Sordu onlara? ” Yazılıda bunları soracağını nerden biliyorsunuz?” “Biliyoruz “dediler. Nereden ve nasıl biliyorlardı acaba??

Güler ‘de küçük kağıtlar hazırladı.Harita metot defterinin kaplığı ile defterin kapağı arasına hepsini yerleştirdi. Ne cesaret? O sorular çıkmazsa ne olacak?Öğretmen iyi niyetli bir insandı. Yazılı kağıtlarının altında defter kitap olmasına izin veriyordu. Yazılı kağıtlar dağıtıldı. O da ne? Cevapların hepsi de Güler’de var. Korkudan soruların hepsini çekemedi ama zayıf almadı. Karneye zayıf gelmedi.

Sene sonunda beş dersle öğretmenler kuruluna girdi. Bir tanesi Beden eğitimi . Orta ikinci ve üçüncü sınıfta da Beden eğitimi zayıftı ama sürpriz olmuş ,öğretmen son anda geçer not vermişti. 4.sınıfta ise kurul Beden eğitimini kurtararak, dört dersten ikmale kalmasını sağladı.

Şimdilerde böyle kurul , ikmale kalmak gibi durumlar yok. Eskiden sınıf geçmek çok zordu, şimdi ise sınıfta kalmak yok.

Yıllar yıllar geçti. Ailesi Ankara’da oturuyor, Güler evli,çocuklu.Ailesini ziyarete gelmiş.Kapı çaldı.Kim gelmiş?Bolu’dan akraba Recep amca. Evde herkes sevindi. En çok da Güler sevindi. Çünkü Recep amca ile bir sürü macerası var. Babası eve köye girmediği için ilkokul matematik sorularını Recep amca ile çözüyorlardı. Anne kız ellerinde kitap defter, her akşam Recep amcanın kapısındalar.Recep amca soruları çözerken terler dökerdi. Neden bu kadar terliyordu?

Güler’in matematiği zayıftı. Öğretmeni öldükten sonra doğru dürüst gerçek bir öğretmene kavuşamamıştı. İlk okul 4.sınıfta Sefa bey diye değerli bir öğretmen nihayet gelmişti. Ama o da ders saatlerinin büyük kısmını okula tablo yapmakla geçiriyordu. Aynı zamanda ressamdı .

Recep amca deyince nerelere geldik değil mi? Recep amca Güler’in hayatında daha başka çok önemli bir şeyler de yapmış meğer. Büyük sır açıklandı o gün. Beden eğitimi dersinden hep zayıf aldığı halde , ikmale hiç kalmamıştı Güler. Sabah beşte kalkar, etüt saatine kadar kasa atlama çalışırdı. Bir defasında öğretmen Gülsen hanım gece nöbetçisiymiş, onun ne kadar çok çalıştığını gözüyle görmüştü . İyi veya kötü beş kasayı atladığı halde yine zayıf almıştı Güler. Ağlamaklıydı.

Büyük sır.Aslında utanç verici bir şey. Güler’in sınıfı geçmesi karşılığında Erkek Sanat Okulunda öğretmen olan Recep amca oradaki zayıf bir öğrenciye geçer not veriyormuş.Öğrenci ise Gülsen hanımın eşinin küçük erkek kardeşi,

Güler, o gün öyle utandı, öyle utandı ki. Bir acı çöktü içine .Ömrünün son günlerine geldiği bu günlerde bile içinde yara.

Öğretmenlik zor meslek.Herkes öğretmen olmamalı. Kırk yıl önce öğretmen okulları yatılı öğrenci alıyor ,anne babalar öğretmenlere öyle çok değer veriyordu ki. “Hocam eti senin kemiği bizim ”

Yatılı okullarda bu söz nasıl uygulandı dersiniz?